Tarih: 1909.
Orijinal yayın: Emma Goldman, "A New Declaration
of Independence", içinde Mother Earth, Vol. IV, No. 5,
Temmuz 1909.
Şundan çevrildi:
https://www.marxists.org/reference/archive/goldman/works/1909/declaration.htm
MIA Tercümesi: Haziran 2019/Nisan 2020, Deniz Muratli tarafından.
Bu baskı: MIA, Ağustos 2019; Nisan 2020'de düzeltildi.
İnsanlığın gelişim sürecinde var olan kurumlar insanların ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığında, sadece insanlığı köleleştirmeye, soymaya ve baskılamaya hizmet ettiğinde, tüm insanların bu kurumlara isyan etmeye ve onları devirmeye sonsuz hakları vardır.
Bu güçlerin – hayata, özgürlüğe ve mutluluğun peşinde koşulmasına düşman – yalnızca yasalaştırılmış, ilahi haklarla kutsanmış, siyasi güçle yürürlüğe konulmuş olmaları, devam eden varlıklarını meşrulaştırmaya yeterli değildir.
Bu gerçeklerin gün gibi ortada olduğu düşüncesindeyiz: Her insan, ırkı, rengi veya cinsel tercihi fark etmeksizin hayat masasında herkesle eşit hakka/paya sahip olarak doğar; bu hakkı korumak için, insanlar arasında ekonomik, sosyal ve siyasi özgürlük sağlanmalıdır; dahası, hükûmetin varlığının tek sebebinin ayrıcalıkları ve mülkiyet haklarını korumak olduğu kararındayız; insanı teslimiyete zorladığının ve böylece onu şerefinden, özsaygısından ve hayatından yoksun bıraktığının farkındayız.
Sermaye ve otorite sahibi Amerikalı kralların tarihi, tekrarlanan suçların tarihidir, bireysel özgürlüklerin sindirimini ve insan sömürüsünü sağlayabilmek amacıyla adaletsizlik, baskı, zorbalık, taciz. Tüm çocuklarına mümkün olan her rahatlığı sağlayabilecek ve herkesin refahını garantiye alabilecek kadar zengin, engin bir ülke, bir azınlığın elinde, adsız milyonlar gaddar servet toplayıcılarının, vicdansız yasa koyucuların ve yolsuz siyasetçilerin merhametine kalmış. Amerika’nın güçlü kuvvetli oğulları ülkeyi meyve vermeyen bir ekmek arayışıyla dolaşmak zorunda, birçok kızı sokaklara sürülmüş ve bu sırada narin çocukları da her gün Mammon’un sunağında kurban ediliyor. Bu kralların egemenliği insanlığı köleliğe mahkûm ediyor, yoksulluğu ve hastalığı sürdürüyor, suç ve yolsuzluğu koruyor; özgürlük ruhunu prangaya vuruyor, adaletin sesini boğuyor, insanlığı aşağılıyor ve baskılıyor. Ülkeyi mahvedecek ve insanın en iyi ve en güzel özelliklerini yok edecek şekilde sürekli olarak savaş ve katliamda yer alıyor; hurafeleri ve cehaleti besliyor, ön yargı ve ihtilaf tohumları ekiyor, ve insan ailesini İsmail’in soyundan gelenlerin kampına dönüştürüyor.
Biz, bu yüzden, gidişatın müthiş adaletsizliğinin ve acımasızlığının farkında olan özgürlükçü erkekler ve kadınlar olarak, her bir bireyin, kendinin efendisi olup emeğinin meyvesinin tamamını tatmakta özgür olması gerektiğini ve olduğunu; sermaye ve otorite sahibi krallara olan tüm bağlılıklarından azat edildiğini; yalnızca varlığının sonucu olarak tüm topraklara ve tüm üretim araçlarına özgürce erişim hakkı, ve çabalarının meyvelerini istediği gibi kullanabilme özgürlüğünü elde ettiğini; her bir bireyin diğer eş derecede bağımsız bireylerle, ekonomik, siyasi, sosyal ve diğer tüm amaçlarla sorgulanamaz ve engellenemez bir şekilde, özgürce ve gönüllü işbirliği hakkı olduğunu, ve bunları elde edebilmek için insanlığın kendisini mülkün kutsallığından, yapay yasaya saygıdan, Kilise korkusundan, toplum korkusundan, millî, ırsî, dinî ve cinsel üstünlük iddialarının aptalca kibrinden ve insan yaşamının dar, bağnaz kavranışından azat etmesi gerektiğini ciddiyetle ve cesurca ilan ediyoruz. Bu bildirgeyi desteklemek amacıyla, ve insanların toplumsal ve bireysel eğilimlerinin uyumlu kaynaşmasına olan sarsılmaz güvenleriyle özgürlük aşıkları, taviz vermeyen adanmışlıklarını, enerjilerini ve zekâlarını, dayanışmalarını ve hayatlarını zevkle kutsuyorlar.
Bu bildirge, dizgi aşamasına kadar gelmesine karşın sonradan bunu yayımlamayı reddedecek olan bir gazetenin isteği üzerine yazıldı.